Prof. Dr. Muammer AksoyTesettür konusunda İslam’a karşı takındığı tavır nedeniyle Müslümanlar tarafından cezalandırıldı. Olay, İslami Hareket adına üstleniliyor. 7.65 Baretta ile cezalandırılmıştır.” Muammer Aksoy’un öldürülmesinden 2 saat sonra gazeteleri jetonlu telefonla arayan bir kişi, bozuk bir Türkçeyle bunları söylüyordu. Atatürkçü düşüncenin ödün vermez savunucusu 73 yaşındaki Prof. Dr. Muammer Aksoy o gün, saat 19.05’de evine girerken öldürülüyordu. Tarih, 31 Ocak 1990.

Muammer Aksoy, yeni kurulan Atatürkçü Düşünce Derneği adına hazırlanan broşürün matbaadan gelen prova baskılar üzerinde düzeltmeler yaptıktan sonra evine doğru yola çıkıyordu. Bahçelievler 2. Cadde 55/5 numaradaki bürosundan çıkarken kafasında önceki gün büroya gelen meçhul telefonlar vardı. Arayanlar, telefon kendisine bağlandıktan sonra ses vermeden kapatıyorlardı. Aksoy, yolda arayanların kimler olabileceklerini düşünüyordu. Evinin bulunduğu 24 numaralı apartmana geldiğinde uzun süredir izlendiğinin farkında değildi. Oturduğu dairenin kapısına ulaştığında apartmanın içinde 3 el silah sesi duyuldu. Muammer Aksoy, sağ şakağı ile sağ göğsünden aldığı iki kurşun yarası ile merdivenin dibine düşerek yaşamını yitiriyordu.

Daha sonra olayı soruşturan polis, Aksoy ile katilin yüz yüze geldiklerini saptayan bilgiler elde ediyordu. Bu arada, saldırganın fark etmediği 10 yaşında bir çocuk her şeyi görüyordu ve olayın tek tanığıydı. Ancak, polisler geldiğinde heyecandan konuşamayacak haldeydi. Ailesi ve polis 10 yaşındaki görgü tanığının başına her hangi bir şey gelmesinden korktukları için soruşturma safhasında ismi hep gizli tutuluyor, verdikleri bilgiler açıklanmıyordu. 24 numaralı apartman girişinde yapılan incelemede, 7.65 milimetre çapında 3 adet mermi bulunuyordu. Emniyet yetkilileri katil veya katillerin apartmanın arka bölümünün karanlık olmasından yararlanarak kaçtıklarını belirtiyorlardı. Arka tarafta iki katlı bir evin bahçesine açılan demir kapının da açık olduğu anlaşılıyordu. Emniyet yetkilileri bu bulgular ışığında cinayetin önceden planlanmış olabileceğini söylüyorlardı. 12 Eylül öncesinde Ülkücü kesimin güçlü olduğu Bahçelievler semtinde işlenen bu cinayette 10 yaşındaki çocuk dışında görgü tanığı yoktu. 24 numaralı apartmanın karşısında oturanlar sadece silah seslerini duyduklarını, fakat bir şey görmediklerini anlatıyorlardı. Polis olayla ilgili 7.65 milimetre 3 adet boş kovan dışında hiç bir ipucu bulamamıştı.

Ödün Vermez Bir Kişilik

Muammer Aksoy, 1950’li yıllardan son nefesini verdiği güne kadar inanmış bir laik, kararlı bir Atatürkçü kimliği ile üniversite çevrelerinde ve toplumda tanınıyordu. Kısa süren CHP milletvekilliğinin ardından Türk Hukuk Kurumu Başkanlığına seçilen Aksoy, 27 Mayıs 1960’dan sonra yeniden üniversiteye girdi. 61 Anayasası’nı hazırlayanlar arasında yer alan Aksoy, 60 sonrasında Sanayi Bakanlığı görevi yapan Fethi Çelikbaş’ın hukuka ve ülke çıkarlarına aykırı tutumunu sergilemek için uzun bir mücadele vermiş ve bu konuda bir kitap yazmıştı. 1964 yılında profesör olup Anayasa Hukuku kürsüsüne geçtikten sonra Ulusal Petrol davasının savunucusu olmuştu. 12 Mart Muhtırası’ndan sonra Dev- Genç Davası’ndan tutuklanan Aksoy yargılama sonucu beraat ediyordu. Türkiye’yi Avrupa Konseyinde temsil eden, Anayasa Komisyonu Başkanlığı yapan Prof. Aksoy, Horzum Davasında müdahil avukat olarak yer almıştı.

Atatürk devrimlerinin bir parçası olan uygar ve çağdaş kıyafet ilke ve devrimine aykırı giyinişlere üniversitelerde göz yumulmasını eleştiren Aksoy’un “Partizan Radyo ve DP“, “Türkiye’nin Petrol Faciası ve Çıkar Yol“, “Devrimci Öğretmenin Kıyımı ve Mücadelesi“, “Sosyalist Enternasyonal ve CHP” adlı kitapları yayınlanmıştı.

Muammer Aksoy Suikastinde Üç İslami Örgüt

Muammer Aksoy suikastinin hemen ardından gazeteleri arayan meçhul kişiler üç farklı örgüt adına cinayeti üstleniyorlardı. İslami Hareket adına telefon eden şahıs, bir süre sonra yeniden telefon edip bu kez İslami İntikam Örgütü’nün adını veriyordu. Aynı gün saat 24.00 sularında İzmir’deki bir gazeteyi arayan kişi de, Aksoy’un Müslüman Kardeşler örgütünce cezalandırıldığını açıklıyordu. Emniyet yetkilileri, edilen telefonlardan yola çıkarak, araştırmalarında önceliği İslami Örgütlere veriyorlardı. Yapılan değerlendirmelerde polis olasılıkları şöyle sıralıyordu: Birinci olasılık İslamcı bir örgüt tarafından öldürülmesi, ikinci ihtimal, Türkiye’de terörü tırmandırmak için toplumda tanınan bir kişi olarak hedef seçilmişti ve bu herhangi bir örgüt tarafından yapılmış olabilirdi. Üçüncüsü ise, Horzum Davasında Emlak Bankası’nın avukatlığını yapmış olması nedeniyle öldürülmüş olabilirdi. Yine yetkililer cinayetin İpekçi suikasti ile büyük benzerlikler taşıdığına dikkat çekiyor, 11 yıl sonra aynı gün öldürülmesinin ilginç bulunduğunu ekliyorlardı.

Muammer Aksoy cinayetinden bir süre sonra öldürülme korkusuyla gizlenen yeni bir tanık TEMPO dergisiyle yaptığı görüşmede ilginç açıklamalarda bulunuyordu. Adının açıklanmasını istemeyen seyyar satıcı, Türk’ten çok Arap’a benzeyen bir kişinin Aksoy’un evinin çevresinde aylarca çöp toplayıcı gibi dolaştığını, cinayetten sonra da ortadan kaybolduğunu söylüyordu. Seyyar satıcı birkaç kez bu esrarengiz adamla karşılaşmış, hatta ölümle bile tehdit edilmişti:

Bu adama, buralarda daha önce hiç rastlamamıştım. Bir keresinde onu fark ettiğimi anlayınca üzerime yürüdü. Ben de yerden bir sopa kaptım. O sırada ileride park etmiş siyah arabadan çıkan bir adam, bana -dokunma ona, defol- dedi ve beni uzaklaştırmaya çalıştı. Bir keresinde de 4. caddede karşılaştık. Yine üzerime yürüdü. Ben de çöpten bir şarap şişesi alıp benden ne istediğini sordum. Bana -sen hiç mantar yedin mi?- dedi. Onu -sen kim oluyorsun ki- dedim. Yere tükürdü: -Burada biri mantar yiyecek- dedi.

Seyyar satıcı, Muammer Aksoy’un öldürüldüğü gece evinin biraz aşağısında aynı adama rastladığını söylüyordu ve adamı şöyle tarif ediyordu: “Esmer, uzun boylu, iri yan gözüken, ama şişman değil, başındaki yün şapkayı kulaklarına kadar çekiyordu…

Arap Selim Kim?

Öte yandan Ülkücü itirafçı Ömer Tanlak’ın iddiaları da seyyar satıcınınkini tutuyordu. Tanlak, Aksoy’u Arap Selim kod adlı Filistin kökenli Ülkücü militanın öldürmüş olabileceğini iddia etmişti.

Aksoy’u öldüren kişi seyyar satıcının söylediği esmer çöp toplayıcı mıydı? Yoksa Muammer Aksoy suikasti Tanlak’ın iddia ettiği gibi Arap Selim kod adlı militan tarafından mı gerçekleştirilmişti? Emniyet güçleri seyyar satıcı ile Tanlak’ın ifadeleri doğrultusunda araştırma yapmışlar mıydı? Bu araştırmaların sonucu neydi?

Aksoy Hoca 31 Ocak 1990 yılında öldürüldü. Ve öldürüldüğü gün dosyasına giren üç adet mermi kovanından başka hiçbir kanıt bulunamadı. Muammer Aksoy neden öldürüldü, Aksoy’u kimler öldürdü? İslami örgütler mi, Horzum Davası’nda çıkan olan çevreler mi, terörü tırmandırmak isteyen her hangi bir örgüt mü? Bugün dahi Muammer Aksoy suikasti, faili bilinmeyen bir cinayet olmayı sürdürüyor…