Hicret, İslam aleminden çok önemli bir olaydır. Bu nedenle, İslam âleminde 1 Muharrem, 2 ay 355 gün olan hicri takvimin başlangıcı olarak kabul edilmektedir.
İslam alemi için bir milat olan hicret; Allah'a ve O'nun Elçisi Peygamberine gönülden bağlılığın bir ifadesi; hakka, hakikate, ilme, ve medeniyete yapılan yolculuk olarak kabul edilmekte, Allah’ın rızası için; anadan, babadan, evlattan, maldan, mülkten hatta candan vazgeçmenin ibretli ve meşakkatli bir öyküsüdür. İslam dinin birlik bütünlük mesajlarını bütün insanlığa ulaştırmak için çıkılan kutlu yolculuğun adı olarak algılanmaktadır.
Muharrem ayının onuncu günü Aşûre günüdür.
Bu ayın en kıymetli gecesi de Aşûre gecesidir. Allahü teâlâ, birçok duaları Aşûre günü kabul etmiştir.
Hazret-i Âdem'in tevbesinin kabul olması, Hazret-i Nuh'un tufandan kurtulması, Hazret-i Yunus'un balığın karnından çıkması, Hazret-i İbrahim'in ateşte yanmaması, Hazret-i İdris'in canlı olarak göğe çıkarılması, Hazret-i Yakub'un oğlu Hazret-i Yusuf'a kavuşması, Hazret-i Yusuf'un kuyudan çıkması, Hazret-i Eyyüb'ün hastalıktan kurtulması, Hazret-i Musa'nın Kızıldeniz'i geçmesi, Hazret-i İsa'nın doğumu ve ölümden kurtulup, diri olarak göğe çıkarılması Aşûre günü oldu.
İbni Abbas'a göre: “Hz. Peygamber Medine'ye geldiğinde, Yahudilerin Aşure günü oruç tuttuklarını gördü. “Bu nedir?” diye sordu. “Bu hayırlı bir gündür. Bu, Allah'ın İsrail oğullarını düşmanlarından kurtardığı, bu sebeple de Musa'nın oruç tuttuğu gündür” dediler.
Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.s.), “Ben Musa'ya sizden daha lâyığım.” buyurdu ve hem kendisi bu günde oruç tuttu, hem de başkalarına oruç tutmalarını emretti.” (Buhârî,Savm, 69; II, 251; Müslim, Savm, 127; I, 795)
“Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere olduğu gibi size de farz kılındı.” (Bakara, 183) âyeti inince, Aşûre orucu isteğe bağlı hâle geldi.