Öğretmenlik sadece önceden belirlenen müfredatın öğrencilere anlatılması demek değildir. Öğretmenlik hem eğitimi hem de öğretimi kapsar. Bundan dolayıdır ki okulların ders çizelgeleri “Eğitim ve Öğretim Yılı” için belirlenir.
Öğretmenlik mesleğini seçenler bu görevin zorluğunun ve öneminin farkındadır. Öğretmen olmanın aynı zamanda anne ve baba olmak demek olduğunu, öğrencilerinin derlerini dert edinip mutluluklarına sevinmenin bu mesleğin bir gereği olduğunu bilirler. Bu asla zorlama değildir, içten gelir. Çünkü şefkat öğretmenliğin doğasında vardır. Bizlere hayatımızın her alanında rehber olan, ışık tutan öğretmenlerimizin kıymetini yılın her günü bilmemiz gerekir.
Öğretmenlerimize ne kadar kıymet verdiğimizi göstermenin bir yolu olarak da yılın en azından bir gününü onlara adarız. Onları mutlu edecek sürprizler yapar, ne kadar sevdiğimizi dile getiririz.
“Köy Enstitüleri kapatılmasaydı eğer, bugün her şey çok farklı olurdu…”
Okuduğunuz bu cümle, benim sıkça duyduğum cümlelerden biridir.
Peki, nedir bu Köy Enstitüleri? Üniversitede okurken öğrendiğim şekliyle ülkeyi kucaklayan öncü bir eğitim ve öğretim programı mı yoksa uygulama noktasında sıkıntıları olan ama sonrasında Köy Enstitüleri, 1935 yılında hazırlıklarına başlanılıp 1937’de ilk kez denenmiş ama yasal olarak 1940 yılında hayata geçirilmiş bir sistemdir. Savaştan çıkan bir halk, köylerde okul sayısının azlığı, köye hizmet götürmenin zorluğu gibi faktörler bu girişime ön ayak olmuştur. Köylünün dilinden anlayacak bir aydın kesime ihtiyaç vardır, bu da ancak köylünün kendi içinden aydın bir kesim oluşturmakla mümkün olacaktır. Kendisi de köylü bir aileden gelen ve bu fikirleri savunan İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç, bu sistemin hem kuramcısı hem de kurucusu olacaktır. Milli Eğitim Bakanı Saffet Arıkan tarafından göreve getirilen ve bir sonraki bakan, Hasan Ali Yücel tarafından da desteklenen Tonguç’a göre, köyler içten canlandırılmalıdır. Köylünün, kentlinin yanında ezilmemesi ancak öğrenim ve eğitimle mümkün olacaktır. İlk kez 1935 yılında CHP Büyük Kurultayı’nda devlet eliyle başlatılan endüstrileştirme hareketine paralel olarak köyleri kalkındırma hareketinin de başlatılmasına da karar verilmiştir.
Köy Enstitülerinin kurucusu İsmail Hakkı Tonguç.
İsmail Hakkı Tonguç, önce bir köy araştırması yaparak eski yapılan çalışmaları incelemiş, buna bağlı olarak 2O yıllık bir plan taslağı oluşturmuştur. Bu plana göre 1954 yılına kadar, öğretmen, korucu, tarım teknisyeni ve sağlık hizmeti ulaşmayan köy kalmayacaktır. Ama bu plan çok da kolay olmayacaktır. Bunun iki nedeni vardır; eğitmen olarak konumlandırmak için okuryazar köy çocukları ve öğrenci bulmanın zor olmasıdır. Buna karşın Tonguç, askerliğini bitirmiş okuryazar gençlerden bir grup oluşturmuş ve bu grubu köylerde eğitmen olarak konumlandırabilmek amacıyla 1936 yılında Eskişehir’in Çifteler Çiftliği’nde 4 aylık bir kursa göndermiştir. Bu kursu tamamlayan 84 eğitmen başarılı olmuş ve bu kursların sayısı giderek artmıştır.
Kurslarını tamamlayan eğitmenler kendi köylerine giderek, Köy Enstitülerinin ilk binalarını yapmışlardır. Görev tanımlarında, üç sene boyunca köy çocuklarının eğitimine destek olmak, köylüye modern tarım tekniklerini öğretmek, akşam okulları ile yetişkinlere okuma yazma hKöy Enstitülerinde verilen eğitimlere baktığımızda, müfredatın kültür, tarım, teknik ders olmak üzere üçe ayrıldığını görürüz. Haftalık planda kültüre 22 saat diğer iki bölüme ise 11 saatlik süre ayrılmıştır. Ancak uygulama noktasında tarım ve teknik daha ağır basar hale gelmiştir. Ders konularını daha detaylı olarak ele aldığımızda; tarih, coğrafya, Türkçe, yurttaşlık bilgisi, fizik, kimya, matematik, tabiat ve okul sağlığı, el yazısı, resim-iş, beden eğitimi ve ulusal oyunlar, müzik, askerlik, kızlar için ev idaresi ve çocuk bakımı, öğretmenlik bilgisi, zirai işletmeler ekonomisi konularını belirtebiliriz. Bu derslere ilave olarak; bahçe ve tarla ziraatı, sanayi bitkileri ziraatı, zootekni, kümes hayvanları bilgisi, arıcılık ve ipek böcekçiliği, balıkçılık ve su ürünleri, ziraat sanatlarından oluşan ziraat derslerine de yer verilmiştir. Köyde ihtiyaç duyulabilecek meslekler için de köy demirciliği, köy dülgerliği, köy yapıcılığı, köy el sanatlarından oluşan teknik derslerinin programda yer aldığı görülmüştür. Müfredatın zengin olmasına karşın okula öğrenci toplamak özellikle de kız öğrenci toplamak oldukça zor olmuştur. Bunun yanı sıra öğrencilerin aynı zamanda köy enstitülerinin binalarının bakım onarım çalışmalarında da destek verme zorunlulukları, tarlada çalışmaları, yeterli eğitim alabilme noktasında kısıtlayıcı bir faktör olarak nitelendirilebiliriz.esap ve yurttaşlık öğretmekle de yükümlü tutulmuşlardır.