dakika dakika tekirdağ çorlu haberleri

gazete tekirdağ
ANA SAYFA   |  HAKKIMIZDA   |  GÜNDEM   |   POLİTİKA    |   EKONOMİ    |   SPOR   |     İLETİŞİM  

ONSEKİZİNDE ÖĞRETMEN

"KÖY ENSTİTÜLERİ"

Ben onsekiz yaşımda öğretmen oldum. Öğretmen okulunda öyle bir kurdular ki bizleri, dağıldık Anadoluya zembereği boşanmış saat misali. Tut tutabilirsen.... - Her köye ışık olacaksınız! -Köye model olacaksınız! -Herkes sizi örnek almalı, herkes size imrenmeli. Benzetme gibi olmasın ''kundağı lehimli cingen tüfeği gibi'' bir kasınt, bir kasıntı. Eee! Kolay mı rol model olmak.Kolay mı en önde olmak. İyi maaş alıyorsun, köyün en iyi giyineni, en iyi bileni, en OKUMUŞU sensin. Köyün sokaklarından geçerken önünden geçtiğin ''goca kapı'' birden açılıverir rastlantıymış gibi.Bir çift mahçup göz yarı gülümser yarı yalvarır.Kimbilir ne zamandır kapı ardında gelişini bekler. Köşe başındaki (bu gün izi bile kalmamış) köy çeşmesi senin geçeceğin saat al yazmalı, al yanaklı, perçemleri alnında. zülüfleri sol kaşında kızla dolar taşar.Kıkırdamalar, göz süzmeler, elindeki güğümü düşürmüş gibi yapıp çığlık atmalar senin içindir. Ne hayaller kurulur senin için.Ne Ah!lar ne iç çekişler. Duyarsın, bilirsin, hissedersin. Öğrenciler kendini derse verip başları önündeyken masana bir öğrenci yanaşır usulca, arkadaşlarının duymasından korkarak fısıltıyla utangaç elindeki işlemeli mendili uzatır içindeki diploma için çekilmiş çift örgülü saçlı kızın resmiyle birlikte. ''Örtmenim, ''Abam'' bunu size yolladı.'' tam sırasına giderken hatırlamış gibi yapıp; ''Ha! Bi de selam söyledi.'' Ben onsekiz yaşımda öğretmen oldum. Hiç onsekiz yaşımı yaşamadım. Köyde en yakın arkadaşım ''Köy Muhtarı'' idi. Bir de en genci elli yaşında olan ''İhtiyar heyeti.''Onlarla oturdum onlarla kalktım. Akranlarım sarhoş olup sevdiğine türkü yaktı ben bir kere olsun sarhoş olmadım şöyle zil zurna. İçip içip Ah! çekemedim. Bağrımı paçamı yırtıp ağlayamadım salya sümük. Bir kere bile ''uçkur altı'' fıkra anlatıp masadakileri yavşatamadım. Şöyle bir ''gelmişine geçmişine'' dünyanın, sövemedim ağız dolusu. Koca koca adamlarla oturup kocaman laflar ettim. ''Adam gibi'' içtim onsekiz yaşımdayken.''Akıllı uslu'' ''Ağır abi'' tavırlarla. Torosların da kaçkarların da tepesinde hangi köyde olursam olayım her gün ama her gün traş oldum.(Her köye kömür ütümü yanımda götürürdüm.) hep ütülü elbiseyle gezdim. Bir de kravatım boynumdan hiç eksik olmadı. Ayakkabılarımı da kendim boyardım.(Hala kendim boyarım.) Tek öğretmendim, denetleyenim yoktu. Ama küçük aynama bakarken önce kendime sorardım giyimimi, kılığımı kıyafetimi. Önce kendime sorumluydum. Sonra çocuklarıma sonra köylüye. Önderdim ben. Modeldim. İmrenilen kişiydim. Ne demiş atalarımız;''At yemini kendi artırır.'' Ben insanlara saygı gösterirdim, insanlar da bana. ''Hoca efendi'' diye hitap ederlerdi. ''Öğretmen bey.'' derlerdi. saygılıydılar. Kahveye girdiğimde herkes yerinden kalkardı. Kendi sandalyesine oturmamı isterdi. Onlara göre bir ''değer verme'' işaretiydi bu davranışları.Misafirlikte en baş köşeye oturturlardı. Onsekiz yaşımda ''kız istemeye'' gittim ben. Daha doğrusu, kızı istemişler de vermemiş kız babası. oğlanın ailesi geldi bir gün; ''Hocam seni kırmazlar'' Diye. Kızın babasına gittiğimde, ''Hocam senin hatırın olmasa şart olsun vermezdim ama arada sen varsın.......'' diyerek kızını verdiğinde öyle gurur duymuştum ki kendimle ve MESLEĞİMLE. Öyle zırt pırt şehre inmezdik. İnip ne yapacaksın ki?Yeni çıkan kitaplar bir de transistörlü radyoya pil. Ne kredi kartı var ne ödenecek ekstre. Varımız yoğumuz kitap. Kitapsız olmazdı. Aybaşları maaş almaya ayda bir, ya da havanın durumuna göre üç dört ayda bir. Zaten nasıl ineceksin ki şehre? Doğudaysan kızakla. (Sahi kaç günümüz öğretmeni kızak gördü ki!) Batıdaysan, yolun üstündeki akarsuları aşmak zorundasın. Akarsulardan nasıl geçilir bilirmisiniz? (Köylüler geçmek yerine nedendir bilinmez ''atlamak'' der.) Donu tumanı ne varsa çıkarır bohça yaparsın.Bohçayı tek elinle başının üstünde tutar diğer elinle insan zincirine.İlk adımda hissedesin karıncalanmayı sonra alışırsın.Ayaklarını değdirdiğin su dağın doruklarından kopup gelen kar suyudur çünkü. Ayaklarını sürüye sürüye gidersin. Suyu ürkütmeden. Ayağını kaldırdığın an yıkar seni alır altına başlar yoğurmaya. Akarsular delidir, hırçındır,zalımdır,insafsızdır. Bir de akarsuya hiç bakmayacaksın. bakarsan gözün kararır. Zaten akarsu kendine bakandan hoşlanmaz, yutuverir, nasıl olduğunu anlamazsın. Bir de bakmışsın Akdenizdesin. Bir makinam vardı sizin ''manuel''dediğiniz. teneffüslerde çocukların saçlarını ben traş ederdim.Sıfır numara. Çok güzel ayakkabı tamir ederim ben. Öyle gizli pençe yaparım ki gerçeğinden ayıramazsınız. (Sahi, siz gizli pençeyi bilmezsiniz ki.) Çocukların yırtılan ''cızlavet'' lastik ayakkabılarını da ben tamir ederdim. Lastik ayakkabı nasıl tamir edilir bilirmisiniz? Yırtılan yer kadar yama kesersiniz, maşayı sobada kızdırır yama ile ayakkabı arasına sokup üstten bastırdığınızda tamamdır. Eskisinden sağlam olur. Köyden ayrılırken de yas tutulurdu hilafsız. Şehre indiğimizde berber ''Delikanlı traşı'' ederdi. Ne ABD deniz piyadelerinin traşına ne başkasına öykünürdük. Spreyle saç dikeltme, kaş aldırma kaş arası oydurma falan. Tövbe. Böyle şeyler ''delikanlıyı bozar.'' Metrosexsüellik falan bilmezdik biz. Derste ne dizleri yırtık düdük panton ne sandalet. Özgürlüğün sınırlarını çizemeyip hırpani kılığı özgürlük adına içselleştirmedik.Aykırılıklarla saçla sakalla değil efendiliğinle, bilginle, görgünle, davranışınla varlığını ispatlarsın.O yıllar öğretmen öğretmen gibi, öğrenci öğrenci gibi, veli veli gibiydi. At izi it izine karışmamıştı henüz. İktidarlar bizi hiç yıldıramadı. Hiç bir iktidara kul olmadık. Maşası da. Yılmadık, yıkılmadık.Eğilmedik, bükülmedik. Korkmadık. Sendikalarımız derneklerimiz iktidarların yalakası olmadı hiç. Çıktık mı meydanlara titretirdik egemeni. Gerici yobaz dinci kesimin kulu da olmadık kurbanı da. Mesleğimizi kişiliğimizin tatmin aracı olarak gördük, ''zaruri'' ya da zorunlu hizmet olarak görmedik. Dağ gibiydik. Koca dağlar gibi. Nurhaklarda Sinandık, darağacında DENİZ,Taksim kanlı pazarda Nergiz.Sıvas Madıkmakta yanan Nesimiydik. Anadoluyduk velhasıl. Şimdilerde olduğu gibi kimse ama hiç kimse el kaldıramazdı. Hem saygısından hem korkusundan. O yıllar canı isteyen veli öğretmen dövemezdi. Hele bir denesin. Köyde devleti temsil ediyordum çünkü. Kim devlete el kaldırabilir ki? Öğretmene el kaldıran şehri ''yakın'' diyen bir devlet kültürü hakimdi o yıllar. Devlet devlet gibi devletti yani. O yıllar öğretmeni şikayet hattı da yoktu. Elindeki telefonu bırakmadan dudak büken genç meslektaşım, saçları yoluk kaşlarının arası oyuk kardeşim; İnanmıyorsan kırk yıl önce İstanbula yorganını simit edip gelen ama hala İstanbullu olamamış babana sor.O bilir. Ben görev yaptığım köyde kentte her sokağı karış karış bilirim. Sen görev yaptığın yörenin hangi sokağını arabasız geçtin? Ben o sokaklardan geçerken duvar dibinde sıraya dizilip selam veren öğrencilerimin önce kendilerinin sonra çocuklarının sonra torunlarının nişanına, nikahına düğününe gittim. Gidiyorum. Seni mezun ettiğin kaç öğrencin sokakta gördüğünde selam verdi? Efendim! Zamanın gereği. Geçin bunları. Bir de dönün kendinize bakın. Biraz öz eleştiri yapın. Zamanın bu hale gelmesindeki rolünüzü iyi oynamışsınız. ELBETTE HALA ATATÜRKÇÜ ÇİZGİSİNDEN SAPMADAN ÖDÜN VERMEDEN GÖREV YAPMAYA ÇALIŞAN ÖĞRETMENLERİMİZ VAR. ONLAR ELLERİ ÖPÜLESİ ÖĞRETMENLER. Çok mu çağdışıyım? O zamanlar geride mi kaldı? O zaman kaderinize razı olun. En son hangi kitabı okudunuz? Yoksa siz de internetten özet okuyanlardanmısınız? Yırtık düdük pantolonlarınıza kim imrenir sanıyorsunuz?Kuş yuvası saç modellerinize kim dönüp bakar? En son ne zaman kendiniz oldunuz? Kapitalizmin esiri olup iktidar yandaşı sendikaya üye olup sakal bıraktığınızda ne mezun ettiğin öğrenci ne de yılda iki defa yapılan veli toplantısında gördüğün veli sana selam verir. Atatürkün çizgisinden ayrıldığında senin ve ülkenin başına neler gelir bir düşün. Bırakın ona buna öykünmeyi.Kendiniz olun. Kişilik sorunu olan meslek onurunu koruyabilir mi? Siz model olmazsanız yerinizi başkaları alır.

SADRETTİN ŞENEL

(Değerli öğretmen Nurten Bilenoğlu'na)

Yapılan Yorumlar
BACAKLARINIZI GÜÇLÜ TUTUN