dakika dakika tekirdağ çorlu haberleri

gazete tekirdağ
ANA SAYFA   |  HAKKIMIZDA   |  GÜNDEM   |   POLİTİKA    |   EKONOMİ    |   SPOR   |     İLETİŞİM  

Orta Doğu- Kuzey Afrika-Türkiye

Ülkemizin bulunduğu coğrafyanın bilinmeyenleri yalnızca fay hatları değil.

Geçen yüzyılın başında, Türkiye Cumhuriyeti kuruluşunda da bilinen, o günlerin koşullarında, sınırlı olarak müdahale edilebilen  Orda Doğu da tehlikeli bir fay hattı olarak karşımızda durmaktadır.

Orta Doğu esen rüzgar, uçan kuş Türkiye’yi ilgilendirmektedir.

Yirminci yüz yılın başında bir avuç kum olarak görülen Arap Yarımadası, petrol ile birlikte tüm dünyanın ilgisini çeken bir bölge haline gelmiştir.

Zamanla, Arap Yarımadası ile sınırlı kalmamış, yer altı zenginlikleri, İran, Afganistan,  Doğu Akdeniz’i de içine almıştır.

Masa başında sınırları cetvelle çizilerek oluşturulan yeni devletlerin yönetimi, emperyalistlerin bildiği güvendiği ailelere emanet edilmiştir. Bu bölgelerde yaşayan nüfus, belli argümanlarla istenildiği gibi yönlendirilebilmektedir.

Kısmen denetim altına alınabilen Kuzey Irak sorunundan sonra, Güney sınırımız boyunca ateşlenen  Suriye fitiline bu açıdan bakmak gerekir.

Başlangıçta Esat yönetimi ile ilgili yapılan değerlendirmelerin isabetsizliği, zaman içinde Rusya Devlet Bakanı Putin tarafından uygulanan isabetli politikalarla elde edilen kazanımlar Türkiye’yi zora sokmuş gibi görünmektedir.

Esat Yönetimini dışlar gibi yaparak varılan mutabakatların kalıcı olmadığı zamanla ortaya çıkmıştır.

Türk Ordusunun, güçlü askeri varlığı taraflarda önemli caydırıcılık etkisi yaratmakla beraber, zam aleyhimize işlemektedir. Esat karşıtı güçler, Türkiye’ye karşı ABD tarafından beslenen terörist gruplar, iran yanlısı silahlı gruplar, Rus hava kuvvetleri ve üstün teknoloji desteği, Fırat Kalkanı, İdlib harekatı ile elde ettiğimiz başarıları gölgelemektedir.

ABD, Irak’taki askeri varlığı ile tüm petrol kuyularının kontrolünü ele geçirmiş, Kasım Süleymani  katliamında olduğu  gibi , İran ile gerektiğinde gizli işbirliği yapabilir halde görülmektedir.

Doğu Akdeniz krizinde ABD, Avrupa Birliği ile mutabakat sağlamış, KKTC’ye rağmen Türkiye dışlanmıştır. Libya atağı ile Türkiye önemli bir mesafe kat etmiş ise de sahada tek başına kalmış gibi görünmektedir.

Trump ülkesinde azil sürecini başarıyla yönetmiş, yeniden seçilmesi yolunda engelleri yok etmiş görünmektedir.

Rus Hava Desteği ile ilerlemeye devam eden Suriye Güçleri karşısında, Tel Ebyad, Resulayn gibi önemli kontrol noktalarını korumakta zorlanacağımız açıktır. Bu arada, sayıları milyona yaklaştığı ifade edilen, Suriye Devlet güçleri tarafından yerlerinden, yurtlarından koparılarak Türkiye’ye doğru gönderilmekte olan mülteciler konusunun nerede ve nasıl sonuçlanacağı konusunda bizim tahmin yapmamız olanaksızdır. Ancak tehlikeli bir boyuta ulaştığını söylemek kehanet olmayacaktır. Özellikle, bu grupların arasında, Esat Rejimine karşı cihat açmış militanların bulunduğu iddiası konuya daha da karmaşık hale getirmektedir.

Başlangıçta muhaliflere bölgesel özerklik verilmesi gibi seçeneklerin artık tamamen gündemden kalktığı anlaşılmakta, IŞİD tarafından yıllardır işletilen kuyuların artık ABD eline geçtiği, Limanların Rusya tarafından yönetildiği bir Suriye ile karşı kaşıya olduğumuz açıktır. Suriye u iç sorunları için muhakkak bir çözüm politikaları izliyor olabilir, ancak, bizim başlangıçta Güney Sınırlarımızı güvence altına almak hedeflerimiz konusunda nerede olduğumuz da önemlidir.

Suriye politikamızın temelini, Rusya ile dostluğumuz ve Rusya’nın Şam üzerindeki etkisine olan güvenimizin teşkil ettiği imajı yaygındır. Buna ne kadar güvenilebileceği, bu durumun ne kadar  sürekli olacağı konusunda da ciddi kuşkularımız bulunmaktadır.

Bölgede, Kürt gruplarının ABD etkisinden uzaklaştığı söylentilerinin ne kadar gerçek olduğu konusunda da kesin bilgiler yoktur.

Bütün bunlardan önemli olarak, Yarımada devletlerinin hemen hepsi, bölgelerinde Türkiye etkisini yok etmek konusunda birleşmiş görünmektedirler. Elazığ Depremi olayında dahi, en ufak bir insani tepki vermemiş, geçmiş olsun dahi dememişlerdir. Şu satırları yazmakta olduğumuz saatlerde, Suriye Ordusu M-5 ve M-4  olarak adlandırılan uluslararası yolların kontrolünü ele geçirmeye çalışmaktadır.

Suriye muhalefeti silahlı grupların Türkiye tarafından desteklendiğine inanılmakta, bu nedenle Türkiye’nin kendi sınırlarının güvenliği için kurduğu kontrol noktalarının etrafı kuşatılmakta, zaman zaman askerlerimiz saldırıya maruz kalmaktadırlar.

Görünürde tek umut siyasi çözüm olarak değerlendirilmektedir. NATO, Türk—Amerikan askeri ortaklığı, Rusya ile işbirliğimiz önümüzdeki süreçte yeniden denenecek gibi görünmektedir. Hangi sebeple yollara döküldükleri bize göre anlaşılamayan bir milyona yakın mültecinin durumu ise büyük bir sorundur. Üretimden kopmuşlar, ekemeyen-biçmeyen, kendi ihtiyaçlarını üretmeyen, tamamen yardımı muhtaç bu insanların yeni bir hayata kavuşturulması kanımızca uluslararası bir sorumluluktur. Tek başına Türkiye’nin sırtına yüklenemez.

Son haberler, Halep Hava Alanının ulaşıma açılması, Libya muhalif güçlerinin  Türk gemisi batırdıkları iddiası önümüzdeki günlerde yeni gelişmelerin habercisidir.

Bize göre, Doğu Akdeniz’de sondaj çalışmaları yapmakta onan Türk Gemilerinin, petrol veya Doğal Gaz  bulması dengelerin yeniden kurulmasına vesile olacaktır.

Yarımada için Haşd el Şaabi’nin varlığı huzursuzluk kaynağı olmaya devam etmekte, nasıl dağıtılabileceği bilinememektedir.

Birleşmiş Milletler, ABD, İngiltere nezdinde bölgenin lider devleti hala Mısır olup, liderliği soyunan yeni aktörlerin şansı olmadığı görülmektedir.

Orta Doğu uzun bir süre daha başımızı ağrıtmaya devam edecek gibi görünmektedir. Umarız yeni sürprizlerle karşılaşmayız.

Yapılan Yorumlar
BACAKLARINIZI GÜÇLÜ TUTUN