Bir ramazan ayı daha geldi… Dilerim hoş gelsin, hepimize ve bütün insanlığa güzellikler, iyilikler, hayırlar ve barış getirsin!Çocukluğumuzun ramazanlarını hatırlarım… İftar vakti bizim evin terasına çıkıp Bademlik üzerinde patlayan topun önce havada ateş topu oluşunu, ardından çıkan siyah dumanını ve sonra gelen sesini duyar, sevinçle iftara koştururduk.
Oruç tutmayana “Vay koca zappar” der, dalgacı bir gülüşle geçer giderdik, hiç kimseyi “Sen niye oruç tutmuyorsun?” diye eleştirmezdik; “bu lokanta niye açık” diye sahibini kınamak aklımıza bile gelmezdi.
İftardan sonra teravihlere – daha sevap olur diye Odunpazarı’ndaki uzak camilere gitmeye çalışırdık. Sahurdan sonra yine “mukabele” ve sabah namazı için camilere gider, okunan Kur’anı hûşû ile dinler, ardından namazımızı kılıp iç huzuruyla evlerimize dönerdik.
Üstelik mahallenin gençleri olarak aramızda cinsiyet ayrımı olmaksızın kızlı erkekli yapardık bunu… Sahura kalkmanın mahmurluğu hâlâ üzerimizde olsa da bir araya geldiğimizde neşemiz yerine gelir, gülüş cümbüş gider, yine öyle dönerdik.
Türban – başörtüsü derdimiz, cübbeli – şalvarlı – sakallı hocalarımız, tarikatlarımız – cemaatlerimiz yoktu, henüz kimse bunları kaşımamıştı, kimsenin bizi kendi kafasına göre “daha iyi Müslüman yapma” gibi bir derdi yoktu. Her koyun kendi bacağından asılırdı, herkesin inancı kendineydi.
Öyle gördük, öyle öğrendik.
Okullarda bile din dersleri seçmeliydi.
Bugün her şey değişti… Her yerde pıtrak gibi imam hatipler açıldı, neredeyse her sokağa cami inşa edildi, her camiye Kur’an kursları kondu, o kurslar 4-6 yaş çocuklara kadar indirildi, her gün 24 saat İslâm’ı anlatan onlarca televizyon kanalı açıldı. Din sosyal ve siyasal alanın her karışına egemen hale getirildi. Türkçe “Merhaba” yerine Arapça “Selamün aleyküm”ler, “Hayırlı Cumalar” moda haline geldi.
N’oldu? Daha iyi Müslüman mı olduk? İbadetlerimiz daha içten mi oldu? Allah’a daha yakın mı olduk? Yüce İslâm’ın öğütlediği (aslında emrettiği) adalet, merhamet, sevgi, dayanışma, hoşgörü vb. niteliklerimiz ya da davranışlarımız mı arttı? (Aslında “artmak” bir yana, bu koşullarda “tavan” yapmış olması lazımdı.) Ne yazık ki bu soruya “Evet” diye bir yanıt veremiyorum. Hayır, daha iyi Müslüman olmak bir yana, uygulanan / dayatılan İslâm anlayışıyla (ki o anlayış birilerinin kendi İslâm anlayışıdır) insanlar dinden soğudular; bu ülkede deistler, ateistler hiç olmadığı kadar arttı.
Tanrı elbette kişilerin içini en iyi bilendir.
Velhasıl, şuna bütün kalbimle inanıyorum ki, bizler 1960’ların 1970’lerin Türkiye’sinde İslâm’ı çok daha iyi anlamış, içselleştirmiş, gösterişe ya da çıkara alet etmemiş daha iyi Müslümanlardık.
O nedenle bize İslâm’ı doğru anlatan öncekilere / büyüklerimize minnet ve şükran borçluyuz.
Tekrar bütün kalbimle ramazanın tüm dostlara, ülkemize ve insanlığa sevgi, barış, hoşgörü, adalet, merhamet ve dayanışma getirmesini diliyorum.
ALİCAN TÜRK