Özellikle Sayıştay ve Yüksek Yargı Organları adil ve şeffaf bir yönetim sahibi olmak isteyen ülkelerin vazgeçilmez kuruluşlarıdır. Özellikle Sayıştay’ın Parlamento, yani halk adına denetim yapıyor olması önemini daha çok artırmaktadır. Mümkün olabildiğince geniş yetkilerle donatılması ve raporlarının mutlaka uygulanması yerinde olacaktır.
Gerektiğinde iç düzenlemeler yapılması halinde, siyasetçilerin kendi aralarında alacakları kararlarla değil, Kurum görüşleri alınarak gerçekleştirilmesi uygundur.
Her durumda, kurumun uzmanlık yapısı, bağımsızlığı, şeffaflığı ve hesap verebilirliği esas alınmalıdır.
Ancak son zamanlarda, Sayıştay'ın çeşitli baskılara maruz kaldığı gözlenmekte, raporların kamuoyuna açıklanması sınırlanmaktadır. Bunu anlamak mümkün değildir. Gizlenecek bir şeyler mi var diye soruşturmakta iken,Raporlardan sorumlu Başkan Yardımcısının görevden alındığına ilişkin haberler basın merkezlerine düştü.
Esasen, “Sayıştay’ın belirlediği usulsüzlükler sekiz yıldır adli makamlara “bildirilmiyor”, denetim raporları Meclis’te görüşüldükten sonra rafa kaldırılıyor” şeklindeki haberler kamu oyunu rahatsız etmekte iken, kurumun yeniden gündeme gelmesi dikkatleri üzerinde topladı.
Oysa bu kurumların zayıflatılmasından özellikle kaçınılması gereklidir. Çünkü, bir ülkenin çağdaş ve gelişmiş olup olmadığı kurumlarına bakılarak belirlenir. Eğer kurumlar yasal ve idari yapılanmalarıyla güçlü bir geçmişe sahipse, sorunlar çıktığında yerinde ve zamanında hızlı kararlar alabiliyorlarsa, demokrasinin geleceğinden endişe duyulmaz.
Çağdaş demokratik kurumlarda şeffaflık ve hesap verme öne çıkar. Devlet ülke güvenliğini ilgilendirenler hariç tüm kurum ve işlemlerinde şeffaftır. Bundan amaç çok basittir. Devlet vatandaşına hizmet için, onun refahı ve mutluluğu için vardır.
Nitekim Sayıştay tarafından yapılan açıklamada, “Kamu idarelerinin gelir ve giderleri ile mallarının kullanımını “millet adına” denetlemek ve sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlamakla sorumlu kurum olan Sayıştayın, “hesap soramaz” hale geldiği imajı kabul edilemez.” İfadelerine yer verilmiştir.
Bu amaca yönelik yaptığı her işlem gizli, saklı olamaz.
Öte yandan hesap vermenin temel araçlarından birisi denetimdir. Kamuoyu adına birileri yapılan işlemleri denetlemeli, siyasetçilerin ve bürokratların kamu yetkisini doğru kullanıp kullanmadıklarını araştırmalıdır.
DENETÇİLER SEVİLMEZ
Ancak, ne siyasetçiler ne de bürokratlar denetimden pek hoşlanmazlar.
Bu nedenle idari ve yasal denetimi etkisiz kılmaya çalışırlar. Siyasetçiler, her ne pahasına olursa olsun isteklerinin yerine getirilmesini isterken, bürokratları ateşe atabileceklerini her nedense genellikle düşünmezler.
Çağdaş denetim işte burada devreye girer ve siyasetçi-bürokrat işbirliğinin "rant paylaşımına" dönüşmesinin önüne geçmeyi amaçlar.
Ancak burada da "iki ucu keskin bıçak" durumu söz konusudur. Bazı denetim elemanları da bağımsız denetim yetkisini, istediğini veya istenileni raporlamak anlayışına çevirirler. Buna bürokraside "tetikçilik" denir. Bir tür ısmarlama denetim raporu yazılması olarak tanımlanabilecek bu yapıda denetçilere rastlanmaktadır.
Ancak her şeye rağmen şeffaflık, denetim ve hesap vermek çağdaş demokrasinin vazgeçilmez unsurudur.