Cumhurbaşkanı R.T.Erdoğan, 13 yılın ardından geçtiğimiz hafta başında Irak'ı ziyaret etti. Erdoğan Bağdat'ta Irak Cumhurbaşkanı Abdullatif Reşid ve Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani ile; ayrıca Erbil'de Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başbakanı Neçirvan Barzani'yle görüştü.
Bilindiği gibi Ankara'nın en önemli ticari ortaklarından olan Irak, bu yılın ilk çeyreğinde Türkiye'den en çok ürün ithal eden beşinci ülke konumundadır. Keza Irak, Türkiye’nin ihracat yaptığı ülkeler arasında üçüncü sırada geliyor. Ziyaret, Gazze'de devam eden savaş ve İran ile İsrail arasında karşılıklı saldırıların yaşandığı bir dönemde gerçekleşti. Ziyaretin amacı bağlamında Irak Başbakanı Sudani, “Irak ve Türkiye'nin ortak bir tarihi, ortak noktaları, çıkarları ve fırsatları olduğu kadar sorunları da var; su ve güvenlik gündemin en üst sıralarında yer alacak" demişti. Gerçekten Bağdat’ta gerçekleşen görüşmelerin gündeminde su, petrol ve güvenlik konuları başat yer tuttu. Sonuçta Bağdat-Erbil seferinden, çoğu “dolgu” olsa da 26 anlaşmayla dönüldü.
BİR ÖNCEKİ HAFTA IRAK BAŞBAKANI’NIN ABD ZİYARETİ
Başbakan Sudani geçen hafta ABD’deydi. Gündeminde ABD askerlerinin Irak’taki varlığı konusunda “bir sonraki aşamaya geçmek” konusu bulunmaktaydı. Irak-ABD ilişkilerini “askeri-güvenlik temelli” bir çerçeveden “uzun süreli ekonomi ve güvenlik” temelli bir çerçeveye dönüştürmeyi istediklerini belirtirken; Biden ise, Irak’ta “IŞİD’e karşı” işbirliklerinin devam ettiğini öne sürmüş, iki ülke arasındaki ekonomik başlıkları ele alacaklarını söylemişti.
Keza Biden ile Sudani’nin görüşmesinde, Irak Kürdistanı’ndan Türkiye’ye petrol akışının yeniden başlatılması ve Basra Körfezi’ni Türkiye’ye ve Mersin Limanı üzerinden Avrupa’ya bağlayacak “Kalkınma Yolu” projesi de vardı.
BAĞDAT GÖRÜŞMELERİNDE ELE ALINA KONULAR
Erdoğan Bağdat'ta Irak Cumhurbaşkanı Abdullatif Reşid ve Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani, ayrıca Erbil'de Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başbakanı Neçirvan Barzani'yle görüştü.
Irak ile Türkiye arasında su ve petrol sorunu
Bilindiği gibi Bağdat, Türkiye'nin inşa ettiği barajların Dicle ve Fırat nehirlerinin akışını büyük ölçüde azalttığını belirterek Ankara'yı eleştirmesi süregelmektedir.
Erdoğan basın toplantısında, bu konuda oluşturulan “ortak daimi komiteye” işaret ederek, “su miktarı kadar, israfın önüne geçilerek suyun verimli kullanılmasının da önemli olduğuna” değindi. Keza, “Tesis ettiğimiz ortak daimi komite, su alanındaki işbirliğimizi, akılcı, bilimsel temelde ve ortak çıkarlarımızı dikkate alarak daha ileriye taşıyacak” dedi.
Sudani de, iki ülke arasında imzalanan ve 10 yıl geçerli olacak anlaşmanın, Fırat ve Dicle’deki su yönetimi geliştirecek “ortak projeleri” kapsadığını söyledi.
Cumhurbaşkanı, “Görüşmelerimizde ayrıca enerji, sanayi, sağlık, eğitim, bilim, turizm ve diğer başlıklarda da mevcut işbirliğimizin geliştirilmesine yönelik ortak irademizi bir kez daha teyit etmiş olduk” diye konuştu.
İki ülke arasındaki bir diğer hassas konu da daha önce Bağdat'ın onayı olmadan Kuzey Irak tarafından Türkiye'nin Ceyhan limanı üzerinden gerçekleştirilen petrol ihracatı.
Petrol ihracatı, konunun uluslararası mahkemelere ulaşmış olması ve hâlâ aşılamayan teknik sorunlar nedeniyle bir yılı aşkın bir süredir durmuş durumda. Kuzey Irak'ta faaliyet gösteren petrol şirketi APIKUR'a göre bu kesintinin, Irak için şu ana kadar 15 milyar Amerikan Doları ($)’na yakın gelir kaybına yol açtığı iddia edilmektedir.
Irak, Türkiye’nin Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) çıkardığı petrolü Kerkük-Ceyhan ham petrol boru hattı üzerinden ithal etmesinin, iki ülke arasındaki anlaşmayı ihlal ettiği gerekçesiyle 2014 yılında tahkim davası açmıştı.
Paris merkezli Uluslararası Tahkim Mahkemesi’nin Irak lehine verdiği kararın ardından, 25 Mart 2023’te bölgeden Ceyhan Limanı'na petrol akışı durdurulmuştu. Erbil ve Bağdat’ın petrol ihracatı konusunda henüz anlaşmaya varamaması nedeniyle Irak ekonomisinin, yukarda da belirttiğimiz gibi bir yılda yaklaşık 15 milyar $ zarar gördüğü tahmin edilmektedir. Bu konu Biden ile Sudani'nin Beyaz Saray'da geçen haftaki görüşmesinde de gündeme gelmiş, Biden'ın Sudani'ye bu konuda baskı yaptığı basına yansımıştı. Biden ile Sudani’nin görüşmesinde Irak Kürdistanı’ndan Türkiye’ye petrol akışının yeniden başlatılması ve Basra Körfezi’ni Türkiye’ye ve Mersin Limanı üzerinden Avrupa’ya bağlayacak “Kalkınma Yolu” projesi de vardı.
Sudani bir hafta süren Washington ziyaretinin hemen ardından Bağdat’ta Erdoğan ile bir araya geldi.
Irak'ın Ankara Büyükelçisi Majed al-Lajmawi yaptığı açıklamada, su ile Türkiye üzerinden Irak petrol ihracatının yeniden başlatılması sürecinde ilerleme olacağı konusunda umutlu olduğunu söyledi.
Irak Enerji Merkezi Başkanı Fırat Musevi de Irak'ın günlük 350 bin varil petrol transfer etme kapasitesine sahip olan boru hattını onarmayı sürdürdüğünü ifade ederek, "IKBY'den üretilen petrolün merkezi yönetimin denetimine girmesi lazım" diyen Musevi, "Bu da Irak'ın petrolü Türkiye'ye sevk etmesinde elini güçlendirecektir" yorumunda bulundu.
Kalkınma Yolu Projesi KYP) ve sınır güvenliği
Erdoğan’ın Bağdat ziyaretinde imzalanan önemli bir anlaşmaysa Katar, BAE, Irak ve Türkiye arasında imzalanan “KYP Hakkında Ortak İş Birliği Mutabakat Zaptı” oldu.
Irak’ın Basra Körfezi’nde inşa edilen Faw Limanı’nı Türkiye sınırına bağlayacak olan demiryolu ve karayolunu içeren proje, geçen yıl Eylül ayında G20 zirvesinde duyurulan ABD destekli Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru’nda Kalkınma Yolu (IMEC) projesine bir alternatif olarak görülmektedir. Çin ile ABD arasında Ortadoğu’da bir hegemonya mücadelesinin de zeminlerinden biri olan projenin, Süveyş Kanalı’na da alternatif bir güzergâh olacağı belirtilmektedir.
Kaynak: TRT Haber
1200 kilometrelik proje, Basra Körfezi’ndeki Büyük Fav Limanı ile Türkiye’nin güney sınırı arasında bir tren yolu hattı kurulmasını kapsamaktadır. KYP, Körfez üzerinden denizden Basra’ya, oradan da karayolu ve demiryollarıyla Türkiye’ye ve Avrupa’ya uzanan, Irak ve Türkiye’yi birbirine bağlarken, küresel anlamda da önemli bir ticari koridor oluşturmayı hedeflemektedir.
17 milyar $ maliyet hesabı yapılan proje ile hızlı tren hattı üzerinde 15 istasyon kurulması ve bu hat üzerinden Türkiye’ye yolcu ve malzeme taşınması amaçlanıyor. 2030’a kadar tamamlanması düşünülen anılan Proje için Türk yetkililer, bu projenin hayata geçirilebilmesinin önünde de PKK’nın bir sorun yarattığını belirtiyorlar.
ABD’nin “fiili” Irak’tan çekilmesiyle ortalık daha önce olduğu gibi karışırsaKYP’nin gerçekleşmesi güçleşebilir. Bu nedenle Türkiye için Irak’ta merkezi hükümetin güçlü bir şekilde güvenlik sağlayıcı bir aktöre dönüşmesi çok önemlidir. KYP’nin yaşama geçirilmesi için “güvenlik ortamının” sağlanmış olması gerekliliği, Bağdat’ın Ankara ile PKK konusunda geçmişe oranla daha fazla işbirliği yapmak istemesinin nedenleri arasında sayılmaktadır.
Başta BAE olmak üzere Körfez sermayesinin baş yatırımcılar olarak ilgi gösterdiği projeye Türkiye’nin vereceği katkının finansmanın ülke bütçesi için sorun yaratabileceği hemen akla gelmektedir. Türkiye’nin Mersin Limanı, İran’ın Bender Abbas Limanı ve BAE’nin Şarika Limanı arasındaki ticari hatta yerini alacak KYP’nin gerçekleşmesiyle ilgili bir diğer düşünülmesi gereken konu da, Körfez ülkelerini Türkiye’ye bağlayarak “bölgesel jeopolitiği etkileme” kapasitesi nedeniyle İran’ı da ilgilendirdiğinden, Tahran’ın ikna edilmesi de gerekliliğidir.
Süveyş Kanalı'na kıyasla daha kısa, bu nedenle tercih edilir bir rota olacağı umulan ve önemli bir gelir beklenilen bu projenin akıbeti, güvenlik sorunlarının çözümüne bağlı durmaktadır.. Zira bu proje 2005 yılında da gündeme gelmiş, ancak IŞİD'in bölgedeki etkinliğinden dolayı bir süreliğine rafa kalkmıştı.
PKK'nin Irak’ta 'yasaklı örgüt' ilân edilmesi
Görüşmelerdeki en önemli gündem maddelerinden biri de “güvenlik” ve bu bağlamda Bağdat yönetiminin PKK’ya karşı tutumu idi.
Türkiye ve Irak, Aralık 2023’ten bu yana arka arkaya yapılan görüşmeler sonucunda, Irak topraklarında varlığını sürdüren PKK’ya karşı beraber hareket etme konusunda belli bir noktaya ulaştı. Bağdat hükümeti, Mart ayında yapılan Türkiye-Irak 2. Güvenlik Zirvesi sonrasında yapılan ortak açıklamayla, ilk defa PKK’yı “yasaklı örgüt” olarak ilan ettiğini dünyaya duyurmuştu.
Milli Savunma Bakanı Güler, geçen hafta Irak ziyaretine ilişkin yaptığı bir açıklamada, “Uzun yıllar sonra ilk defa böyle bir stratejik anlaşmayı imzalayacağız. Iraklı dostlarımız PKK ile ilgili ‘PKK terör örgütü’ demese de, ona yakın bir ifadeyi ilk defa kabul ettiler,” şeklinde konuştu. Güler’in de aktardığı gibi Türkiye’nin asıl beklentisi, PKK’nın Irak hükümeti tarafından “terör örgütü” olarak tanımlanmasıdır.
Güvenlik işbirliği kapsamında ele alınan diğer önemli bir unsur, Türkiye ve Irak silahlı kuvvetlerinin Ortak Harekât Merkezi kurmaları ve bu merkez yoluyla PKK’nın Irak topraklarındaki faaliyetlerinin sonlandırılması. Türkiye ve Irak, Aralık 2023’ten bu yana arka arkaya yapılan görüşmeler sonucunda, Irak topraklarında varlığını sürdüren PKK’ya karşı beraber hareket etme konusunda belli bir noktaya ulaştı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen aylarda yaptığı bir açıklamada, 2024 yazında Kuzey Irak’taki PKK varlığına ilişkin kapsamlı askeri adımların atılacağını, 2019’da başlayan Pençe-Kilit Operasyonu’nun tamamlanacağını açıklamıştı.
SON DÖNEMDE IRAK’DA YAŞANANLAR
ABD işgalinin, resmi olarak sonlanmasına fakat fiili olarak sürdüğü Irak, günümüzde ABD ile İran’ın açık hesaplaşma sahası ve İran’ın artan etkisinin söz konusu olduğu bir ülkedir. Göründüğü kadarıyla Tahran, ABD’den doğan boşluğu doldurmuş ve Irak’ın siyasal, toplumsal yapısı üzerinde etkili bir hegemonya kurmuş konumdadır.
Irak, siyasal ve de toplumsal yaşamın kimlik siyaseti üzerinden pay edildiği, çok parçalı ve denklemli sorunları olan bir ülkedir. Bunun yanında ülkede, ABD-İran kapışmasının yanında, Türkiye’nin askeri operasyonları, İsrail’in hava saldırıları, mevcut istikrarsızlığı daha da ağırlaştırmaktadır.
Parçalı güçler ve destekleyicileri
Türkiye IKBY’de Barzani yönetiminin (KDP) yanında, İran ise, Süleymaniye merkezli Talabani ailesinin kontrolündeki KYB’nin yanında durmaktadır. Bir başka anlatımla, Kürtlerin iki büyük kolu iki komşu ülkenin şemsiyesi altındadır. ABD de, Tahran’a karşı KDP’den yana. Ankara ve Washington’ın bölgedeki sacayağı Erbil’deki iktidarı elinde tutan KDP. Ankara, Talabani yönetimini PKK ve Suriye’deki SDG/YPG’ye destek vermekle suçlamaktadır. İran ile Türkiye ve ABD arasındaki etkinlik mücadelesinde, Bağdat’taki Sudani yönetimi dengeye oynamaya çalışsa da, Tahran’ın gölgesinden kurtulamamaktadır.
ABD ise yaşanılanlardan hoşnuttur. İran’a karşı basamak yaptığı Irak’ın çok parçalı durumu, kendisine ve İsrail’e dilediği yığınağı yapmasına ve operasyon gerçekleştirmesine vesile olmaktadır. ABD, Kürt bölgesini Ortadoğu’daki yeni merkez üslerinden birine dönüştürmenin arayışındadır. Irak’taki güç mücadelesi sürerken Erdoğan’ın Irak ziyaretine Erbil’in son anda eklenmesi de dikkat çekicidir. Bu konuda Serhat Erkmen: “Bu ziyaret sadece ekonomi ve güvenlik merkezli değil, aynı zamanda Irak içindeki dengeleri de doğrudan ilgilendiriyor.” demektedir. Keza Erdoğan da, Bağdat ve Erbil’e verilen desteğin devam edeceğini, her alanda işbirliğini daha da geliştirmeye hazır olduklarını açıklayarak, Ankara’nın pozisyonunu tanımlamaktadır.
Bunların dışında Bağdat yönetiminin sıkıntılı gündemlerini aşağıdaki başlıklarda toplayabiliriz:
- Erbil-Bağdat arasında güç paylaşımı anlaşmazlıkları: Irak Anayasa Mahkemesi’nin yakın zamanda Erbil’in seçim ve bütçe yetkilerini kısıtlamasıyla bu gerilim yeniden güncel hâle geldi. Petrol ve gaz gelirlerinin paylaşımı konusu da, iki merkez arasındaki tartışmalı konulardan bir diğeridir.
- KDP’nin seçim boykotu: Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) ile Bağdat arasında yukarıda özetlediğimiz güç paylaşımı krizi nedeniyle, Erbil’de iktidarı elinde bulunduran Barzani ailesinin KDP’si, Haziran’da yapılacak Irak seçimlerine katılmama kararı aldı. En son 2018’de seçim yapılan IKBY’de seçimler, anlaşmazlıklar, yeni kurallar derken sürekli ertelenmektedir. KDP’nin boykotu Tahran’a yakın KYB’nin iştahını kabartsa da büyük kriz kapıda. Yeni bir Kürt çatışması yaşanma tehlikesi var.
- Yeni Kerkük valisinin göreve başlayamaması: Geçtiğimiz 18 Aralık’ta yapılan seçimi, İran’a yakın Süleymaniye merkezli Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) kazanmıştı. Ancak Erbil’de iktidarda olan Kürdistan Demokrat Parti (KDP) ve Türkiye, KYB’den bir valinin Kerkük’ün başına geçmesine karşı durmaktadır. Seçimin üzerinden aylar geçmesine rağmen vali belirlenebilmiş değildir.
- Meclis Başkanı krizi: Yaşanan bir diğer sıkıntı da, Irak Meclis Başkanlığı konusudur. Anayasa gereği Irak’ta Cumhurbaşkanlığı Kürtlerin, Başbakanlık Şiilerin, Meclis Başkanlığı ise Sünnilerin. Ancak 14 Kasım’da Türkiye’nin de desteklediği Muhammed Halbusi, Tahran yanlısı Şii partiler tarafından görevinden uzaklaştırıldı ve geçen beş aydır yeni Meclis başkanı seçilememiştir.
SONUÇ YERİNE
Cumhurbaşkanı'nın Irak temasları, Türkiye açısından kısmen olumlu bir tablo yaratmış oldu. Varılan anlaşmalar, imzalanan protokoller ve parasal boyutları açıklanmayan ticari hedefler Türkiye'nin istediği sonuçlardı. Aynı zamanda Irak'ın su sorununu çözmek için yapılacak ortak çalışmalara Türk şirketlerinin, su kanallarını yenileme ve yeni barajlar yapma projeleriyle dâhil olması iş insanlarının iştahını kabartacaktır.
Erdoğan her ne kadar PKK için "yasaklı örgüt" sonucunu alsa da Irak'ın, ortak operasyonlara kapıyı kapatması ve 30 kilometrelik tampon bölge önerisini kabul etmemesi, bu açıdan istenilen alınamadan Ankara'ya dönüldüğüne işaret etmektedir. Bağdat-Erbil-Ankara üçgeninde devam eden petrol sevkiyatı krizine kalıcı çözümler bulunamasa da, geçmişte yaşanan sorunların ve IKBY yönetimine yönelik maddi cezaların şimdilik üstü örtülmüş gibi görünmektedir.
Tüm bu çalışmaların ilerleyen dönemlerde Türkiye'de yeni bir açılım sürecini belirleyip belirlemeyeceği ise bir diğer tartışma konusudur. Erdoğan'ın Irak ziyaretinden hemen önce yerel seçimlerde DEM Parti'nin Leyla Zana gibi Barzani'ye görece daha yakın isimleri seçim meydanlarına çıkarması, Kürt siyasetinin Türkiye bağlamında süreci boş bırakmadığı ve yaptığı karşı hamleler olarak yorumlanmıştı.
Bağdat tarafında ise denklemin karışık olduğu açıktır. Irak’ın güneyinde ağırlığını her geçen gün hissettiren İran; Musul, Kerkük ve Süleymaniye’den sonra Erbil üzerinde de etkisini arttırmaya çalıştığı açık bir gerçektir. Atılan her adım sadece Irak’ı değil İran’ı, Türkiye’yi, ABD’yi ve tüm bölgeyi de ilgilendirmektedir. Zaten son Bağdat seferinde de, Washington’un bilgi ve yönlendirmesi yadsınamaz.
Irak'a 13 yılın ardından yapılan ilk ziyaretin sonuçlarının, ilerleyen süreçte kendini daha çok hissettireceğini söyleyebiliriz.
Ersin Dedekoca
1 “Cumhurbaşkanı Erdoğan Bağdat'ta: Gündemde su, petrol ve güvenlik konuları var”, Euronews, 22.04.2022,