Saygın Düşündeşlerim Tarih, yaşamlarına tanıklık ettiği ulusları, dilllerinin adıyla adlandırır... Alman, Almanca konuştuğu için Alman; İtalyan İtalyanca konuştuğu için İtalyandır... Bilirsiniz, Türk ulusu, İsa'dan 4-5 bin yıl önce, kayalara yazdığı "tamga" denen simgelerle anlatırdı düşüncelerini. Türk, bu "tamga" dizelgesini geliştirildi, yalnızca Türk'e özgü olan Göktürk Abecesini yarattı. Türk, ulusuna ilişkin her bilgiyi, kendi öz dili ile, üstelik bu abece ile "anıttaş"lara / "bengütaş"lara yazdı... Türk, İS 1000 yılında İslamla tanıştı, kendine özgü abecesini bir yana bıraktı, Arap Abecesini benimsedi. Bu kadarla kalmadı, onu Türk yapan görkemli dilini, onu saygın kılan insancı geleneklerini de yitirdi, giderek Araplaştı... Güzelim Türkçe, Arap-Fars dillerince ele geçirildi, kimliğini yitirdi. Yaklaşık 1000 yıl süren bu yitikliğe, bir Türk Bilgesi "dur" dedi... Bu Bilge Önder, Atatürk'tü..
O, Yazı Devrimi ile Dil Devrimini başlattı. Dilimize izinsiz girmiş Arapça-Farsça sözcükler ile dil kurallarını Türkçeden uzaklaştırdı, yerlerine Türkçenin özünü koydu...Anadolu'da binyıllardır yaşayan ancak sözlüklere girmemiş binlerce öz Türkçe sözcük, söz, atalarsözü, türkü, söylence derlendi, toplandı... Türk ulusu da Türkçe de özüne döndü... Türk, Arapça tasvif yerine tanımlama; tasvir yerine "betimleme"; hurafe yerine "boşinan"; müdafayınefs yerine "özsavunma"; lemhatülbasar yerine "göz açıp kapayana dek"; istikşaf yerine "uzlaşı arayışı"; kâseiser yerine "kafatası"; muhakeme yerine "usavurma"; muhayyile yerine "düşgücü"; mahrukatımayia yerine "akaryakıt"; adabımuaşeret yerine "görgü kuralları"; levhihatır yerine "bellek"; kıyasımukassem yerine "ikilem"; kefalet yerine "yükümleme"; nispeten yerine "görece" deneceğini Dil Devriminden öğrendi... Günümüzde ise Arapçılardan başka bir de Fransızcacılar, İngilizceciler var: mansiyon derler "övgüyedeğerlik ödülü" yerine; manüskiri derler "elyazması" yerine; performans derler "başarım" yerine; makro derler "geniş kapsamlı" yerine; nostalji derler "dünözlem" yerine; inovasyon diyorlar "yenileşim" demek yerine... Başka dillerin bu tutkunları, Türk ulusu Türkçe düşünmesin, Türkçe konuşup yazamasın isterler... Bunlar, yayılımcıların işbirlikçileridir...
Saygın Düşündeşlerim.
İşbirlikçilerin bizi saygın bir ulus konumundan uzaklaştırma çabalarına göz yummayalım. Adamsendeci, bananeci, durbakalımneolacakçı, boşvermişçi olmayalım... Unutmayalım, Türk ulusu, anadiliyle kucaklaştığı, onun geliştirdiği, onu varsıllaştırdığı ölçüde var olacak, var kalacaktır...
Bize, gerçek Atatürkçülere, karşıdevrime direnmek, Türkçemizi, onu saran yaban-ayrık otlarından kurtarmak düşer. Bu zor bir uğraş değildir...
"Sevi ile kakılınca inan olsun, ardına dek açılıverir dil kapısı..."
Türkçemizi özleştirelim, geliştirelim, varsıllaştıralım...
Yenilmeyelim yayılımcılara, sömürgecilere...
Öz Türkçeci düşündeşlerimi saygıyla esenliyor, uğraşılarında başarılar diliyorum...
Günleriniz duru Türkçeyle, gönençle geçsin...
Tarık Konal
Orhun Yazıtları, tarihimizin en değerli eserlerinden birisidir. 750'li yıllarda dikildiği tahmin edilen bu anıtlar, maalesef asırlar boyunca bulundukları yerde doğaya terk edilmişti. Yazıtlar kısa bir süre önce müzeye alınarak kapalı bir alanda muhafaza edilmeye başlanmıştır. Anıtlar hakkında kısa bir bilgi vermek gerekirse bunlardan Kül Tigin yazıtı, 732 yılında abisi Bilge Kağan tarafından kardeşi Kül Tigin'in vefatı anısına diktirilmiştir. Bilge Kağan Yazıtı ise 734'te vefatından bir yıl sonra, oğlu Tengri Kağan tarafından babasının anısına diktirilmiştir. Tonyukuk yazıtı ise bu iki anıtın bulunduğu yerden çok daha uzaktadır. Tonyukuk, Bilge ve Kül Tigin'in babalarına da vezirlik yapmış tecrübeli bir devlet adamıydı. Bu sebeple onun yazdırdıkları da çok mühimdir.
Türk hakanı Ötüken dağlarında oturur ise ülkede hiçbir sıkıntı olmaz. Doğuda Şantung ovasına kadar ordu sevk ettim denize pek az kala durdum; güneyde Dokuz Ersin'e kadar ordu sevk ettim, Tibet'e pek az kala durdum; batıda İnci Irmağı (Seyhun) geçerek Demir Kapı'ya kadar ordu sevk ettim; kuzeyde Yir Bayırku topraklarına kadar ordu sevk ettim; bunca diyara kadar orduları yürüttüm ve anladım ki: Ötüken dağlarından daha iyi bir yer asla yok imiş.
Devletin dağılış sebepleri şu şekilde anlatılıyor: 'Akılsız hakanlar tahta oturmuş şüphesiz, kötü hakanlar tahta oturmuş şüphesiz. Kumandanları da akılsız imişler şüphesiz, kötü imişler şüphesiz. Beyleri, halkı itaatkar olmadığı için, Çin halkı hilekar ve sahtekar olduğu için, beylerle halkı karşılıklı kışkırttığı için, Türk halkı kurduğu devleti elden çıkarıvermiş.'
Kül Tigin'in ölümü üzerine Bilge Kağan'ın söyledikleri: 'Kardeşim Kül Tigin vefat etti. Kendim yas tuttum. Gören gözlerim görmez gibi, eren aklım ermez gibi oldu. Kendim düşünceye daldım. Zaman tanrısı buyurunca insan oğlu hep ölümlü yaratılmış. Öyle düşündüm. Gözümden yaş gelse engel olarak, gönülden feryat gelse geri çevirerek yas tuttum. Çok yas tuttum.
Çin halkının sözleri tatlı, ipekli kumaşları yumuşak imiş. Tatlı sözlerle, yumuşak ipekli kumaşlarla kandırıp uzak halkları öylece yaklaştırırlar imiş. Tatlı sözlerine, ipekli kumaşlarına aldatıp Türk halk, çok sayıda öldün ! Türk halkı, mutlak öleceksin ! Güneyde Çuğay dağlarına Töğültün ovasına yerleşeyim dersen, Türk halkı mutlak öleceksin !