TÜRKİYE NEREYE GİDİYOR ?
YUSUF KAPLAN
Yazar
(alıntıdır)
Bir ülke düşünün... İmparatorluk kurmuş, dünya tarihinin yazılmasında, şekillenmesinde belirleyici bir rol oynamış; zengin, köklü bir tarihsel deneyimi, birikimi ve hafızası olan bir ülke olsun bu.
Bu ülke, bir süre sonra kendisini her bakımdan tam bir çıkmaz sokağın içinde buluyor. Nereye gideceğini; nereye, nasıl ve hangi yolları, yöntemleri izleyerek gidebileceğini bilemeyen şaşılası ve acınası bir acziyet gösteren sıradan bir ülkeye dönüşüyor... Ve yolsuzluklarla, hırsızlıklarla, çıkar çatışmalarıyla çalkalanıyor. Yasama, yargı ve yürütme gibi en temel kurumları bile işlevlerini yitiriyor ve işleyemez hale geliyor.
Böyle bir ülke, kaçınılmaz olarak dışardan yapılacak müdahalelere son derece açık bir ülke haline gelmekten kolay kolay kurtulamaz.
Şu an Türkiye işte tam böylesi bir deneyim veya müdahale ile karşı karşıya: Siyaseti, ekonomisi ve tüm diğer kurumları, silbaştan yeniden dizayn ediliyor. Türkiye''nin elbette ki, her şeyinin silbaştan yenilenmeye hem de şiddetle ihtiyacı var.
Ancak Türkiye''de şu an yapılan şey, Tükiye''yi yeniden ayakları üzerinde doğrultabilecek, güçlü ve sözü dinlenir bir ülke haline getirebilecek bir yenilenme çabası mı acaba? Yoksa, Türkiye''de tıkanan ve tükenen sistemi, yeniden daha bir güçlendirme, onarma ve bu sisteme hayatiyet kazandırma çabası mı?
Bu sorular, Türkiye''nin nereye gittiğini, götürülmek istendiğini ya da gidebileceğini anlayabilmek açısından önemsenmesi gereken sorulardır.
Tanzimat''tan Ulusal Program''a kadar yapılan şey, hep aynı: Türkiye''de yapılmaya çalışılan köklü değişikler, sürgit dışardan sunulan reçeteler veya dış dinamiklerin belirleyiciliğiyle gerçekleştirilmeye çalışılıyor. İç dinamikler, sürekli olarak ıskalanıyor. O yüzden Türkiye modernleşme tarihimizin başlangıcından bu yana bir türlü sahil-i selamete, güven ve özgüven verici bir düzlüğe çıkmayı başaramıyor. Ve yapabildiği tek şey, bu ülkenin en temel sorunlarını sürekli olarak ertelemek oluyor. Bir türlü asıl sorunlarıyla yüzleşme cesareti gösteremiyor.
Kemal Derviş''le başlayan süreç, Türkiye''nin her şeyini silbaştan yenileme imkanı vadediyor. Ama vadedilen şey, Türkiye''nin iç dinamikleri, kurucu iradesi ekseninde gerçekleştirilmeye çalışılmıyor. Tam aksine dış dinamiklerin ve aktörlerin talepleri ve öncelikleri doğrultusunda gerçekleştirilmeye çalışılıyor.
Burada ille de Türkiye''de her şeyin silbaştan dışardan dizayn edilmesi gerçeğine elbette ki dikkat çekmiş oluyorum. Ama Türkiye''de yapılıp-edilmeye çalışılanları sadece dışarının müdahalesine bağlamak veya kilitlemek istemiyorum. Her şeyi, salt dışarıya endekslemek veya kilitlemek her ne suretle olursa olsun yanlış ve yanıltıcı bir analiz olur.
Gazetemizin notu: Siyasetçilerden, bilim adamlarından, sanatçılardan, askerlerden, halkımızdan 2018 yılında ülkemiz sorunlarına çözüm odaklı yaklaşımlarbekliyoruz.