Çoğu şirket, yöneticilerinin yeni bilgi ve becerilerle donanmasını ve işlerinde daha etkili olmasını sağlamak amacıyla yönetim eğitimleri düzenler. Bu eğitimlerin sonrasında çoğu katılımcı coşku ve heyecan duyar, öğrendikleri yeni bilgi ve becerileri şirketlerine taşımak için sabırsızlanır, şirketlerinde daha önce düşünemedikleri iyileştirmeleri yapabileceklerini hissederler. Şirket içinde; açık ve dürüst iletişim, sahiplenme, ekip çalışması, saygı ve anlayış, bilgiye ve uzmanlığa değer verme, öğrenmeye ve değişime açık olma, çalışanların yönetime katılması gibi konularda iyileştirmeler yapmak için daha fazla istek ve heves duyarlar. Bunu yapabileceklerine inanırlar.
Ancak, trajedi birkaç hafta içinde, belki daha kısa bir sürede başlar. Eğitimlerde yaratılan enerji kaybolur ve her şey eskisi gibi olmaya devam eder. Eğitimde doğan coşku ve heyecanın yitip gitmesi yanında harcanan zamanın ve emeğin de boşa gittiği duygusu yerleşir. Öğrenilen bilgi ve beceriler de bir fayda sağlamaz.
Eğitim içeriklerinin kültüre, şirkete ve sektöre özgün uyarlamaları, geliştirilmiş materyaller, eğitim sonrasında izleme, uygulama için koçluk, çoğu kez sonucu çok fazla değiştirmez ve eğitimlerin öncesi ile sonrası arasında büyük bir fark olmaz.
Son elli yılda geliştirilen “yeni” yönetim tekniklerin sayısı belki 30 ya da 40’ı bulmuştur. Neredeyse, her iki yılda bir, yönetim literatüründe yeni bir akım, yeni bir moda ortaya çıkmış, seminerler, kitaplar, konferanslar birbirini izlemiş, şirketler de birinden diğerine adeta başları dönercesine umutla sarılmışlardır. En çok satan kitaplar, en çok takip edilen yazarlar ve konuşmacılar, en çok izlenen seminerler sürekli değişerek şirketlerin ve yöneticilerin kafasını karıştıracak derecede üst üste gelmiştir.
Güncel olan bir yönetim kavramı ya da yaklaşımı, şirketlerde neredeyse tüm sorunları çözecek formül olarak görülmüş ya da gösterilmiştir. Bazı şirketler, bu kavramları büyük değişim/ dönüşüm projeleri ya da programları olarak uygulamaya almış, tüm çalışanlarına bu konuda eğitimler verdirmiştir. Yeni kavramlar, yeni sözler ve sloganlar havada uçuşmuştur, ancak çoğu şirkette yönetim sorunları bazen biraz azalarak, genelde daha çok artarak devam etmiştir.
Birçok insan, iş dünyasında yönetici ya da eğitici olarak bir şeylerin değişmesi için bu kadar çok emek harcarken, arzulanan olumlu değişimlerin yeterince gerçekleşememesi bir çelişkidir. Büyük olasılıkla, bunun nedeni, yöneticilerin öğrendiklerini kendilerinin ve şirketlerinin yararı için anlamaya ve uygulamaya yeterince hazır ve istekli olmamasıdır. Bazı şirketler, yazarlar, konuşmacılar ve eğiticiler tarafından hararetli bir şekilde savunulan yeni akımların geçici bir moda olduğunu düşündüğünden, bazıları henüz bir önceki “yeni” akımın olumlu sonuçlarını beklediğinden ve bazıları da bütün bunlara harcayacak zamanlar ve paraları olmadığından yeterli inanç ve kararlılığı gösterememektedir. İnanç, karar ve kararlılık olmadığında gerekli uygulama disiplini sağlanamamakta ve dolayısıyla da eğitimlerden anlamlı bir sonuç alınamamaktadır.
Şirketler, hemen her gün sorunlarına çözüm olabilecek yeni fikirlerle karşılaşırlar. Bunlar, işe yaramaz, anlamsız araçlar değillerdir. Üzerinde düşünülmüş, tartışılmış, genellikle de test edilmiş ve belirli örnek uygulamalarla ortaya konulmuşlardır. Çoğunun arkasında yaşanmış başarı öyküleri vardır. Dolayısıyla, şirketlerin yönetim başarısızlıklarında fikirlerin, kavramların, tekniklerin ya da modellerin fazlaca bir suçu yoktur.
Uygulamada karşılaşılan başarısızlığın iki önemli nedeni olabilir. Bunlardan ilki, bu araçların nerede ve nasıl kullanılacağının bilinmemesi, uygun ve yerde doğru kullanılamamasıdır. İkinci ve daha önemli neden ise uygulama için yeterli istek, adanma ve kararlılığın gösterilmemesidir.
Çoğu yönetim tekniği, uygun koşulların sağlanmadığı, açık ve dürüst iletişime dayanan karşılıklı güven ortamının olmadığı şirketlerde başarılı sonuçlar veremez. Eğer şirket ortamı ve kültürü, yeni fikirleri, teknikleri, araçları uygulamaya elverişli değilse bunları suçlayarak yeni arayışlara girmenin de bir faydası olmayacaktır.
Bazı araçların ve tekniklerin geçici bir moda veya trend olarak görülerek ciddiye alınmaması ya da alakasız bir alanda kullanılması veya ilgisi olmayan bir soruna çözüm olarak gösterilmesi başarısızlığın nedeni olabilir. Burada, sorun eğitimlerde verilen teknikler, modeller, yaklaşımlar değil, şirket ortamı ve kültürüdür. Ancak, şirketler çoğu kez suçu kendilerinde görmezler, kendilerini trend olan akımlarla aldattıklarını düşündükleri yöneticileri, danışmanları ve eğiticileri değiştirerek yeni arayışlar içine girerler.